Paylaş |
|
Tweet |
Kandida’nın vücudumuzda çoğalmasını önlemek ve kontrol altına almak için yapmamız gereken 5 faydalı şey;
Candida’nın çoğalmasında en büyük rolü oynayan gıdalar şeker, işlenmiş karbonhidratlar ve glutendir. Şimdi bunları daha yakından inceleyelim ki tam olarak tüketmememiz gerekenler nelermiş anlayalım.
Candida’nın öncelikli besin kaynağı şekerdir, hem de her türlüsü. Saymak gerekirse laktoz içeren süt ürünleri, bal, glukoz, früktoz, tatlandırıcılar; aspartam, sakkarin. Candida programının en önemli kısmı şekeri hayatımızdan çıkarmaktır. Aynı zamanda limon dışında tüm meyveler yüksek miktarda şeker barındırdığından başlangıç aşamasında meyve tüketimimizi de aza indirmemiz gerekir. Tabii patates, pancar, havuç gibi şekeri yüksek sebzeleri de azaltmak şart. Bunların dışında, ketçap, yoğurt, mısır gevreği gibi etiketli ürünlerde de şeker bulunduğu için etiketleri okumayı da öğrenmemiz gerekir. Peki etiketlerde dikkat etmemiz gereken şeker ve tatlandırıcılar nelermiş onlara bir göz atalım.
Aspartam, keçiboynuzu tozu, mısır nişastası, dekstrin, dekstroz, dissakarit, galaktoz, glukoz, früktoz (levüloz), her türlü maya, maltitol, maltodekstrin, maltoz (maya şekeri), mennitol, mono-sakkarit, sakkaroz, polidekstiroz, polisakkarit, riboz, sakarin, sorgum, sucanat, xylitol (ksilitol).
Uzun yıllardır şekerin bağışıklık sistemimizi strese soktuğu bilinen bir gerçektir. 1970’lerde Linus Pauling, akyuvarların yüksek dozlarda C vitaminine ihtiyaç duyduğunu biliyordu. O zaman şöyle bir teori ortaya attı. Genel soğuk algınlıklarını, üşütmeleri yüksek dozda C vitamini alarak yenebilirdi. Fakat C vitamini ve glukoz aynı kimyasal yapıya sahip olduklarından hücrenin içine girebilmek için savaşmaları gerekir ve hücreye C vitamininden daha fazla glukoz girer. Eğer yeterli miktarda C vitamini tüketirsek şeker ve karbonhidrat yeme isteğimiz kesilir.
Şekerin sağlığımıza verdiği zararlardan birkaçı:
Candida aynı zamanda nişasta ve tahıl (ekmek, makarna, pizza, mısır gevreği, hamur işleri, patates) gibi yüksek karbonhidratlardan da beslenir.
Candida problemi olan çoğu insanın gluten hassasiyeti de vardır. Gluten; buğday, çavdar, arpa, yulaf, spelt, kamut, tritikalede bulunan elastik ve yapışkan bir protein türüdür. Tritikale yeni üretilmeye başlayan buğday ve çavdarın karışımından elde edilen bir hibrit türüdür. Spelt ve kamut ise buğdayın bir cinsidir. Bunlar da diğer buğday türleri gibi problem yaratabilecek glutenlerdir. Elastik kıvamından dolayı artık günümüzde ekmek ve hamur işlerinde gluten içeren tahıllar yaygın olarak kullanılmaya başladı.
Glutenli tahıllar da yüksek glisemik endekslerinden dolayı aynı şeker gibi Candida’yı beslerler ve yine aynı şeker gibi hücrelerimizde insülin direnci yaratırlar. Bu da ileride kan şekerinde hipoglisemi veya diyabet gibi problemleri yol açar.
Gluten içeren tahıllar sindirimi zor, mineral emilimini engelleyen ve sindirim sistemine zarar veren bir tür protein içerirler. Bu zarar bağırsakların protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, ve mineral gibi besin değerlerini hatta bazen de suyu emmesini engeller.
Mantar için bu güne kadar kullandığınız ilaç ve antibiyotikler eğer yanlış bir beslenme alışkanlığını uzun zamandır sürdürüyorsanız hiçbir işe yaramamış demektir. Çünkü Candida’dan kurtulmak ve bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmek için en önemli kural doğru beslenmektir. “Candida Kontrol Diyeti”nde proteini yüksek, iyi doymuş yağlı, düşük karbonhidratlı gıdalar tüketilmeli, hiçbir şekilde şeker, tahıl, işlenmiş gıdalar ve trans yağlar tüketilmemelidir. Tüm yediklerimiz olabildiğince taze ve doğal olmalı, kesinlikle bağımlılık yapıcı, ilaç, ağır metal, mikotoksin içermemeli, radyasyona maruz kalmış olmamalıdır.
Tükettiğimiz et ve hayvansal yağların çimenle beslenen ve dışarda serbest dolaşan hayvanlardan geldiğine dikkat etmeliyiz. Balığın ise çiftlik balığı olmamasına mutlaka dikkat etmeliyiz. Yağlarda ise hindistan cevizi, tereyağı ve balık yağı tercih etmeliyiz. Sebzeleri güvendiğiniz organik ürün yetiştiren yerlerden veya köylü pazarlarından almaya özen göstermeliyiz. Diyetinizde protein tüketmek karbonhidratın parçalanmasını yavaşlatır, bu da pankreasın insülin salgılama ihtiyacını azaltır. Aynı zamanda pankreasın ürettiği bir hormon olan Glukojen salgılaması için uyarıda bulunur ve depolanan yağları yaktırır.
Faydalı yağların tüketimi Candida’yı kontrol altına alabilmek için proteinler kadar önemlidir. Bu yağlar besinlerdeki vitamin ve minerallerin emilimini arttırmasının yanı sıra en verimli enerji kaynağıdır. Hücre yapı taşlarındaki hormonlar ve hormona benzer maddelerin oluşumunu destekler. Faydalı yağlar, yağda çözülen A, D, E ve K vitaminlerinin taşıyıcısı görevini görürken, karotenin A vitaminine dönüşmesini sağlar. Bu tür yağları tüketmek D vitamininin emilimini ve kullanımını da sağlar.
Kolesterol, hücrelerimizdeki yağ benzeri bileşimdir ve genel bilgi ve inancın aksine kolesterol en iyi dostumuzdur. Kolesterolün görevi vücudu tamir etmek ve korumaktır. Aynı zamanda beyin ve sinir sisteminin en önemli besinidir. Beynimizin %70’i kolesterolden oluşur ve o olmadan düzgün çalışamaz. Östrojen ve testesteron gibi hormonlar kolesterolden oluşur. Safra tuzları (sindirim için) kolesterolden oluşur. Kolesterol aynı zamanda çok kuvvetli bir antioksidandır.
Kolesterol memelilerin hücre yapısında hayati rol oynar. İyi kolesterol, kötü kolesterol diye birşey yoktur ve işin gerçeği vücudumuz, yediğimizin üç hatta dört katı kolesterol üretir.
Amerikalı fizikçi ve bilim insanı George Mann kolesterol için “Bilimde yüzyılın en büyük yanılgısıdır” demiştir.
Tüketilebilen temel katı yağlar ikiye ayrılır, Omega 3 ve Omega 6. Bu yağlara temel yağlar denmesinin sebebi bu yağları gıdalardan alabilmemiz ve vücudumuzun üretememesidir. Günümüzde çoğu insanın beslenme alışkanlığında en aşırı tüketilen yağ Omeğa 6’dır. Dolayısıyla bu dengesizliği düzeltmek için Omega 3 de tüketilmesi şarttır.
Yeni nesil yağlardan uzak durun (Trans yağ)
Candida problemi yaşayanlar sağlıklarını koruyabilmek için kendilerini asla tehlikeye atmamalı ve her türlü trans yağlardan yani çoklu doymamış ve hidrojenize bitkisel yağlardan (margarin, canola, ayçiçeği, mısır, vs.) uzak durmalıdır. Bu yeni nesil yağlar toksik olmaları ve vücudun E vitamini ve diğer antioksidanlara ihtiyacını arttırması dışında bir de bağışıklık sistemimizi inanılmaz derecede strese sokmaktadır.
Sağlıklı bir insanın bile tüketmemesi gereken işlenmiş ve paketli gıdalarda kullanılan margarin ve benzeri yağları yani trans yağları hiç tüketmemeniz gerekir.
Trans yağlar hidrojenize işleminden geçirilerek elde edilir.
1) Yüksek ısı,
2) Nikel, çinko, bakır ve bu tür metallerden katalizör
3) Hidrojen gazı
Bu işlemlerden geçerek hazırlanan ürünler insan vücudu ve sağlığı için inanılmaz derecede toksiktir.
Hidrojenize edilmiş yağlar, soğutulduğu zaman donmazlar ve çok hızlı bozulurlar. Bitkisel yağlar asla ısıtılmamalı veya yemek yaparken kullanılmamalıdır. Bu kural saf zeytinyağı için de geçerlidir. En sağlıklı yağlar doymuş yağlardır. Doymuş yağlar vücudumuzda çok önemli rol oynamasına rağmen bize aksi inandırılmıştır. Bunun nedeni ise yağ ve gıda endüstrisinde satışları patlatabilmektir. Aynı ilaç endüstrisinin ilaç satabilmek için kolesterol ve düşük kalorili diyetlerini devam ettirmesi gibi.
Gerçek şudur ki doğal yağlar, kendi içlerinde barındırdıkları bileşenlerle insan sağlığına yardımcı özelliğe sahiptir ve yeni nesil trans yağlar sadece sağlık problemleri yaratmaktadır. Doymuş sağlıklı yağlar, sabit ve zor bozulan yağlardır. Vücudun antioksidan özelliğini desteklerken ne kansere neden olur nede damarlarımızı tıkar.
Hindistan cevizi yağı çok faydalı bir doymuş yağdır. Antibakteriyel, antivirütik ve mantara karşı etkili olduğu için de Candida problemi olanlara özellikle çok faydalıdır. Mantar çoğalmalarını engelleyebilir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudumuz için gerekli iyi besinlerin sindirimine ve emilimine yardımcı olur.
Vücudumuzun hiçbir zaman kabul etmediği ve toksin olarak algıladığı yeni nesil trans yağların aksine Hindistan cevizi yağı çok kolay sindirilebilir. Sindirim sistemimize girdiğinde çok hızlı enerji sağlayarak iyileşmemizi de hızlandırır. Diğer yağlar pankreasa gidip küçük parçalara ayrılması gerekirken Hindistan cevizi yağı bağırsaklardan emilerek direk karaciğere gider.
Hindistancevizi yağı alacağınız zaman mutlaka işlenmemiş olanlardan almalısınız. Çünkü piyasada hindistan cevizi diye satılan esanslar var. Hindistan cevizi yağı 24 dereceye kadar katı halde kalır, kolay kolay bozulmaz (oda sıcaklığında 2 yıl raf ömrü vardır). Hindistan cevizi yağının yanma noktası çok yüksek olduğundan yemek yaparken kullanmak için idealdir.
Sindiriminizi desteklemesi için yemeklerle birlikte bir yemek kaşığı tüketilebilir. Ağır yağlı yemekler yediğinizde 1-2 yemek kaşığı tüketilebilir.
Balıklar, memelilerin, kuşların ve sürüngenlerin aksine D vitaminini güneşten değil, planktonlardan ve diğer balıklardan karşılarlar. Derilerinde, etlerinde, organlarında ve yağlarında D vitamini olabilmesi için ya plankton yada diğer balıklarla besleniyor olmaları şarttır. Maalesef günümüzde cıva düzeylerinin çok yüksek olmasından dolayı, denizden de olsalar, okyanustan da olsalar, dereden de olsalar çiftlikten de olsalar pek tercih edilmemelidir. Mümkünse olta balığını tercih edin.
Karbonhidratlar Candida’yı beslediği için “Candida Kontrolü Diyeti”nde olabildiğince düşük karbonhidrat tüketmek çok önemlidir. Karbonhidratlar, protein ve yağ hariç her sebzede, meyvede ve tatlılarda bulunur. Dolayısıyla limon hariç tüm meyveler ve tahılları diyetimizden çıkardığımızda geriye tüketmemiz için en sağlıklı gıda sebzelerdir. Sebzelerde ise en az karbonhidrat barındıran yeşil fasulye, brokoli, karnıbahar, lahana, şalgam, ıspanak, kuşkonmaz, kereviz, biber, kara lahanadır. Hatta çiğ sarımsak, soğan, yaban turpu, lahana, brokoli, şalgam ve kara lahana Candida’nın çoğalmasını engelleme özelliğine sahiptir.
Soya fasulyesi içeriğinde doğal toksinler ve proteinin sindirilmesini sağlayan enzimleri bloke eden çok kuvvetli enzimlere sahiptir. Bu engelleyiciler pişirme sırasında tamamen ölmezler ve gastrit problemlerine yol açarlar, protein sindirimini kısıtlayarak kronik amino asit yetersizliği yaratırlar. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda görülmüştür ki, bu engelleyici enzimlerin tüketimi pankreasta büyüme ve patalojik durumlara, tiroid bozukluklarına ve kanser dahil birçok hastalığa neden olmaktadır.
Ayrıca soya fasulyesinin içerdiği hemaglutinin akyuvarlarda pıhtılaşmaya neden olur. Soya fasulyesiyle ilgili bir diğer önemli problem ise günümüzde üretilen tohumların %99’unun GDO’lu oluşu ve ağır kimyasal ilaçlarla büyütülüyor olmasıdır.
Tuz ve baharatlar dengeli beslenmenin önemli bir kısmını oluştururlar. Sindirim ve emilimde önemli rolleri vardır. Tuz daha ağızda ilk enzimleri salgılatmaya başlar ve sindirimin ihtiyacı olan hidroklorik asidi salyayla ve amilazlarla birlikte sodyum klorid (tuz) oluşturur.
Tuz da aynı doymuş yağlar gibi günümüzde kötü üne sahiptir. Fakat tuzun tek problemi günümüzde üretilen tuzların hepsinin fazlasıyla işlenmiş, ağır metaller ve benzeri zararlı maddeleri barındırıyor olmasıdır.
Tüketilmesi en sağlıklı tuzlar işlenmemiş, doğal veya sertifikalı deniz tuzlarıdır. Kelt denizi tuzu ise 90 farklı mineral yapısı ile ve kan yapımıza benzerliği dolayısıyla ilk tercih olmalıdır.
Candida problemi yaşayanların bağışıklık sistemlerini stabil tutabilmek için vitamin ve mineral dengelerini de iyi sağlamaları gerekir. Buna yardımcı olmak için;
Candida çoğalmasını durdurabilecek gıdalar; sarımsak, elma sirkesi.
Sarımsağın bileşenleri içerisinde çok yüksek miktarda sülfür ve mantarı önleyebilecek özellikler bulunur. Bunların içinde şimdiye kadar araştırılanlar arasında allicin, alliin, alliinase ve S-allylcysteine vardır. Tablet şeklinde, hap şeklinde hatta yağı yerine Candida’ya karşı en etkili kullanımı taze haliyle yemektir. Taze sarımsak tüketmek aynı zamanda bağışıklık düşüklüğü yaşayanlar ve ciddi mantar problemi olanlar için de tüketilmesi ideal bir takviyedir.
Sarımsağı çiğ ve ezerek yemeklere koymak veya ezerek direk yutmak hem etkili hem de en ucuz mantar tedavisi olacaktır. Mantar tedavisi olmasının yanı sıra, bağışıklık sistemi güçlendirici, dolaşım sağlayıcı, tansiyon düşürücü, bağırsak parazitlerini öldüren, kuvvetli bir antioksidan ve antibiyotiktir.
Yemeden önce ezmeyi sakın unutmayın; çünkü sarımsağı ezmek dış zarını parçalayarak size gereken etken maddelerin işe yaramasını sağlar. Candida’yı tedavi için günde ortalama büyüklükte 4-5 diş sarımsağı yemeklerinize katabilir veya 3-4 fincan kaynatıp gün içerisinde çay olarak tüketebilirsiniz. Sarımsak ve zencefil karışımı çayı önerebilirim.
Elma sirkesi Candida’nın hiç tahammül edemediği birşeydir. Yemeklerden önce bir bardak suyun içine bir yemek kaşığı koyup karıştırarak içeceğiniz elma sirkesi ile bağırsaktaki mantarları öldürerek, mantar çoğalmalarıyla çok kolay savaşabilirsiniz. Elma sirkesi mantarlarla savaştığı gibi bağırsak floranız için harika bir ortam hazırlar.
Candida ve diğer zararlı mantarlardan kurtulmak için kullanacağımız ajanlar dışında düzenli olarak probiyotik tüketmek de bir o kadar önemlidir. Bunlar sindirim sistemimizde bulunması gereken faydalı bakteriler, mikroorganizmalardır. Zararlı kolonilerden kurtulmak yararlı kolonilerin barınabilmesi için yer açarlar.